Biz, bu çağın yavaş yavaş intihar eden neferleriyiz.
Ancak biri vardı ki, bu insan ömrünün en güzel yıllarında fişini erken çekti. İsmini tahmin ediyorsunuzdur, tabii ki Mehmet Pişkin.
Siz saydınız mı bilmiyorum ancak, ben saydım. Ölümünün, yani dünyevi zevklerin anlamsızlığına son verişinin üzerinden tam sekiz yıl geçmiş. Bu sekiz yıl içinde ne oldu dersiniz?
Kimi buna koca bir sıfır olarak yanıt verir, kimi de mantıken bir olarak adlandırabilirdi. Ben sıfırın karşı konulmaz çekiciliğinden yana oyumu kullanıyorum.
Nedenini inanın bilmiyorum, biliyorum, bugüne kadar neler gördük, neler yaşadık. Sevdik, sevildik, çeşitli yaşam kavgaları verdik, bu topraklarda üstün bir savaş verdik cehalete karşı. Ancak ruhani doyumumuz inanın bir adım ileri gitmedi, aksine daha da geriye çekildi. Bir düşünün, bana hak vereceksiniz.
Yok olmanın tabir olarak basitliği, ancak anlam olarak derinliği içerisinde yazıyorum bu yazıyı. Ve sonu nereye varacak bilemdiğim bir yolda ilerliyorum. Evet, Mehmet Pişkin’in de bahsettiği gibi, ne bir uyuşturucui ne de bir alkolün etkisindeyim( alkol için şu an kesin bir şey diyemeyeceğim). Ancak belki de aynı duyguları onunla birlikte paylaşıyorum. Nedendir bilmiyorum, uzun zamandır kendimi iyi hissedemiyorum. Çevreme yolladığım çiçekleri keşke kendi ruhuma, içime de işleyebilseydim. Ancak ruhum ilmek değil ki. Belki de ilmek ilmektir, ancak bunu ifade etmek için herhangi bir çabam yok. Sessiz bir nöbetteyim.
Evet, araya birkaç sigara girdi bu yazıyı yazarken, onlarca nefes aldığımı hissedemedim yine. Uzun zamandır gerçekten nefes alabildiğini hisseden var mı? İnanın ben alsam bile yetmiyor.
Bilmiyorum, belki de benimki yalnızca genel geçer bir duygu durum bozukluğudur. Ancak bildiğim tek bir şey var ki, Mehmet Pişkin kadar keskin bir fikir birliğine yaşamım boyunca erişemeyeceğim. İçimde kopan kırk fırtınanın otuz dokuzuna yenik düşüp, birinde boğulacağım.
Birinde boğulurken dahi, diğer 39 fırtınaya yelken açmayı düşeyeceğimden eminim. Huzursuzluğun tanımını yüksek ihtimalle en açık ifadeyle böyle yapabilirdim.
Neyse, konudan çoook uzak şeylere daldım yine, beynimin çorbasına sizi daldırmak istemem. Özet olarak, tıpkı Mehmet Pişkin gibi, kendimi 8-9 senedir iyi hissetmiyorum diyerek, bu yazıyı da burada sonlandırıyorum. Huzurla uyu…
Bir yanıt yazın