yaklaşık bir haftadır uyku düzenim mahvoldu. (sanki önceden vardı)
nedenini anlamadığım bir biçimde uyuyamıyorum. uyusam dahi gün içerisinde tır çarpmış etkisinde yaşıyorum.
uyku gerçekten önemli detay. bazen yaşamdan kaçmak için, kimi zaman da gerçekten yaşama tutunabilmek için ihtiyacımız olan garip bir nane. hatta kimi kitaplarda yarı ölüm olarak adlandırılıyor. yarım değil, ölümden beter hale getiren şeye, bazen nasıl da ihtiyacımız olabiliyor.
neyse, burada parantez açmak istediğim nokta, ne ölüm, ne uyku. jüpiter’e değinmek istedim bu gece (belki de sabah demeliydim, kim bilir)
gecenin bu karanlığında gözlerimi kapatırken bir ışık topu gökyüzünde dikkatimi çekti. bir an gözlüğümden yansıyan bir ışık kaynağı olduğunu düşündüm(evet gözlüğümü çıkarmadan uyuyorum!) ancak bir düşünceyi içimde bastıramadım; o bir yansıma değil. şüphedir ya insanı var eden zaten.
tekrar gözlerimi açtığımda kocaman bir ışık topu tepemde yalp yalp ediyordu. (bu terimi yaşar kemal’in ince memed’inde öğrendim. parıl parıl parlamak) karşılıklı bakışmamız uzunca bir süre devam etti. onun adının jüpiter olduğunu da yeni öğrendim. daha önce penceremde satürn’le selamlaştığımız oldu!
daha önce de dostlarımla marsın mars oldugunu vermiştim. yaklaşık bir yaz boyunca, her gece tepemizde beliren kızıl parıltının mars olduğuna, biz sahilde ucuz şarap içerken( köpek öldüren tabirini sevmiyorum, köpekler de, tüm canlılar da yaşasın) bizimle birlikte olduğuna kimseye inandıramıyordum. kendimi galileo galilei gibi hissediyordum, onlar da engizisyon mahkemesi gibiydi. neyse ki yargılanmam kısa sürdü, gezegen haritasıyla mars olduğunu kanıtlamıştım.
yine aynı yöntemle, jüpiter’in jüpiter olduğunu kendime kanıtladım. insanın insanı değil kendisini ikna etmesi oldukça zordur. oysa ben kolaylıkla ikna oldum!
saat 05.49 itibariyle havada parliament mavisi hakim, aynı zamanda şişko toz bulutu tüm zarafetiyle parlamaya devam ediyor. bir toz kütlesi nasıl uykumu bölebilir? bir toz kütlesi için ömür mü verilir? ( galileo galilei jüpiter’in dört uydusunu keşfetmiştir) bu toz kütlesinde de acaba dünyayı görüp uykusu bölünen, ya da ay’ı keşfeden biri için engizisyon mahkemesi tarafından ömür boyu ev hapsine mahkum bırakılan birisi var mıdır?
evet bu saatler bunları düşünmek için oldukça uygun, çünkü insan soyu yaşam telaşında, yarının temelini bugünden atıyor. aslında onlar da düşünüyor. herkes tutturmuş bir düş eylemidir ki gidiyor. bana göre kimse düşünmüyor. onlara göre ise ben bir kuş beyinliyim yüksek ihtimalle.
daha fazla uzatmadan, sozlerimi güneşi doğurarak sonlandırıyorum. uyku düzenimi mahvettiğim günlere bir yenisi daha eklendi. uyandığımda zombi gibi olacağım. çiçek açacak mı, bunu sonra göreceğiz.
sevgiyle kalın. 06.09
Bir yanıt yazın